MENÜ
İstanbul 13/16
Airkule
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
31 MEYDANI 6 HAVALİMANI FİNANSE EDİYOR
Havacılık Haberleri
1 Temmuz 2007 Pazar 11:23

31 MEYDANI 6 HAVALİMANI FİNANSE EDİYOR

Devlet Hava Meydanları İşletmesi, 2006'da 31 havaalanı zarar etmesine rağmen 578 milyon YTL kâr etti.

Türkiye'nin en kârlı KİT'leri arasında yer alan Devlet Hava Meydanları İşletmesi, 2006'da 31 havaalanı zarar etmesine rağmen 578 milyon YTL kâr etti..

Türkiye'de trafiğe açık 38 havalimanından 31'i 2006 yılında zarar etti. Zarar eden 31 meydanı, başta Atatürk Havalimanı olmak üzere Antalya, Dalaman ve Adnan Menderes finanse etti. Yalnızca 7 havalimanının kâr etmesine karşın Devlet Hava Meydanları İşletmesi'nin (DHMİ) 2006 yılını kârla kapatması dikkat çekti. DHMİ, hava meydanı ve limanlarından 2006 yılında 1 milyar 226 milyon 84 bin YTL gelir elde etti. Gideri 647 milyon 753 bin YTL'de kalan kurum, yılı 578 milyon 331 bin YTL kârla kapatmayı başardı. DHMİ'nin gelir kalemleri arasında pist, apron, uçak park, konma, konaklama terminal dışı gelirler yer alırken kuruma en fazla nakit girdisi sağlayan hava seyr-ü seferleri oldu. Özellikle Eurocontrol 'den tahsil edilen üs geçiş ücretleri gelir kalemlerinin en büyüğünü oluşturdu.

EN KÂRLISI ATATÜRK HAVALİMANI
Kâr eden havalimanları içinde ilk sırayı Atatürk Havalimanı aldı. İşte il il meydanların 2006 yılı karnesi:
Atatürk Havalimanı: Atatürk Havalimanı her yıl olduğu gibi 2006 yılında da para bastı. DHMİ, bu limandan 2006 yılında 484 milyon 981 bin YTL kâr etti.
İzmir Adnan Menderes: Havalimanı 2006 yılında 22 milyon 756 bin YTL kâr etti.
Antalya Havalimanı: Türkiye'nin turizm başkenti olarak nitelendirilen Antalya DHMİ'ye 163 milyon 973 bin YTL kazandırdı.
Dalaman Havalimanı: Antalya gibi turizm yönünden büyük önem taşıyan liman 29 milyon 88 bin YTL kâr etti.
Adana: 527 bin YTL kârla 2006'yı kapatmayı başardı.
Milas-Bodrum: 2006 yılını 31 milyon 87 bin YTL kârla kapattı.
Kayseri: 2006 yılını kârla kapatarak sürpriz yapan liman oldu. Kayseri, 2006 yılını 1 milyon 840 bin YTL kârla kapattı.

Sabah

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Hocam
 17 Ocak 2017 Salı 10:17
Teror saldirilari ve bize etkilerini anlattiktan sonra Ana yazının son cümlesi " bizi yönetenlerden barış dolu sakın dingin ve huzurlu bir yaşam kurmalarını umuyor ve bekliyoruz" derken bizi yönetenlerin gereğini yapmadıklarını mı yada yanlış yönetimleri sonucu bu saldırılara maruz kaldığımızı mı anlatmaya çalışıyorsunuz da bizi yönetenlerden böyle bir temenni umuyor ve bekliyorsunuz. Ummak ve beklemek olmayan birseyin olmasını dilemek demekse eğer ben hala son cümlenizin artan son terör saldırıları ile alakasini kuramadım. Çok klasik bir algı operasyonu cümlesi gibi geldi aynen geziden beri hışımla sürdürülen. Kendilerinin kurduğu örgüte bizi yardım etmekle suçladıklari gibi. Alaka bu kuklaların arkasında duran, onlari oynatan küresel güçlerle kurulmalı idi diye düşünüyorum.
 Değerli hocam
 15 Ocak 2017 Pazar 15:26
Bizi yönetenlerden umduğunuz temenniden bahsediyorum. Terör estirenler ve onları açıkça destekleyenler ve arkasındaki güçler onlara bu patlayıcıları sağlayanların tek amacı bizlere sizin son cümlenizi söyletebilmek içindir. Yani iyi yönetemedikleri için böyle oluyor dedirtip istifa etmeleri gerektiği algısı oluşturmak, kaos yaratmak olmayınca ekonomik saldırı yaparak ilerleyen Türkiye'nin önünü kesip, Ortadoğu ve Türkiye üzerindeki kendi planlarını Yerlerine getirecekleri yeni yönetimle ( Mısır gibi) bir an evvel işleme koymak. Bu kadar bombaların başka izahı varmı sizce? Ne güzel beğenmediklerini iki bomba patlatarak göndersinler. Biz bu kadar aciz bir milletmiyiz?
 M. Çetingüç
 15 Ocak 2017 Pazar 12:09
Ana yazının son cümlesi mi, cevap yazılarının son cümlesi mi, nerede hangi cümle? Lütfen anlam kargaşasına yol açan cümle hangisi?
 Hocam
 10 Ocak 2017 Salı 15:52
Son cümlede ne demek istediğinizi anlamadım. Bombaları patlatanlar da patlattiranlar da aynı şeyi söylüyorlar... nasıl yani...
 Muzaffer Çetingüç
 10 Ocak 2017 Salı 14:17
Faruk Hocam, Türk sivil havacılık sisteminde üzeri örtülü birçok zafiyet unsuru olduğu konusunda sizinle hemfikirim. Baskılarla örselenen, işten atılma tehditleriyle sünepeleştirilen, inisiyatif tanınmamakla robotlaştırılan arkadaşlarımızın uçuşun kritik safhalarında dengesini kaybetmeyen grubunun özgüvenli karar vericileri gibi davranamayacakları da maalesef bir gerçek. Ama ne yaparsınız ki burası bizim ülkemiz; yurdumuzdan ve insanımızdan umudu kesmeyeceğiz, aklımız erdiği kadar uyaracağız, düzeltmeye çalışacağız. Onlar da yaşam felsefelerini gözden geçirecekler, kendileri olmayı başaracaklar... Bu yazı, genel bir bilgilendirme ve olması gerekeni anlatmaya çalışan cümlelerden ibaret. Kurumsal ve bireysel planda adresine ulaşması ve oralarda bir etki yaratması umuduyla hazırlandı. Tabii bir de insanlarımızın son yıllardı giderek tırmanan terör olaylarıyla ilgi yaşadıkları stresler var ki, boyutu itibariyle havacılıktakiler çok hafif kalır. Saygılar
 
 10 Ocak 2017 Salı 12:02
Artık bu olayların içinde fiziken yaralanan ve ölen binlerce insandan çok daha fazla sayıda, onların sevenleri, olayların şahitleri veya uzaktan izleyicisi durumunda olan milyonlarca naif insanlarımız vardır. Bunlar ruhen yaralanmakta, beklenti anksiyetesi içinde huzursuz günler yaşamaktadır... Bu anksiyete artık kitlesel boyutlara varmıştır. Bugün belki bunları idrak edemeyen ve yarın mutlaka algılayacak olan çocuklarımızda yıllar boyu sürecek psikolojik bozukluklar (TSSB) çıkması olasıdır; toplumsal depresyonu önleme sorumluluğu devlet adamlarında ve erişkin kuşaklardadır. Bizi yönetenlerden barış dolu, sakin, dingin ve huzurlu bir yaşam kurmalarını umuyor ve bekliyoruz.
 Faruk Sayılır
 9 Ocak 2017 Pazartesi 11:34
Değerli Hocam, Yine ders niteliğinde muhteşem bir değerlendirme. Keşke havayolları şirketlerinin yöneticileri ve sürekli her konuda ders veren ilgililer, bu yazıyı okuyup, periodik eğitimlerde hem kokpit, hem de kabin personellerine bu konuyu işleseler. Haddimi aşmak istemem ama, kırk yılı aşkın meslek hayatımda karşılaştığım olay ve bunlar karşısında değişik tepkiler veren sinyor kaptan seviyesindeki kişilerin, yazıda sözü edilen akut stress tepkileri dördüncü grubundaki "dengesini kaybetmeyenler" kategorisindeki davranışların dışında bir tavır içinde olabildiklerini de gözlemledim. Bu kişilerin genel karakteri; kendine güveni olmayan, işlerini başkalarının yardımıyla sürdürebilen, sürekli iş kaybı korkusuyla yaşayan ve tüm kusur ve eksikliklerini otoriteye koşulsuz biat ile kapatabileceğini düşünen kişilerin ortak karakteriydi. Bu tür kişilerin, kendileri için "yararlı ve gerekli" olduğunu düşünen yetersiz yöneticiler ve arkalarına yapışık bu insanlar her zaman "uçuş emniyetini" dolayısıyla insan canını riske sokmuşlardır. Bu gerçeğin sonucu, Türk Havayolu şirketleri Uluslararası değerlendirmelerde ancak imambayıldı ve islim kebabı kategorilerinde dereceye girebilmektedir. Ellerinize sağlık saygılarımla.
 orhan özdogan
 1 Temmuz 2007 Pazar 
demekki diger havaalanlari devlet babayi gidikliyor.
Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2025 Airkule