MENÜ
İstanbul 12/14
Airkule
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
UZAYLA İLGİLİ KAFA KARIŞTIRICI SORULAR
Prof. Dr. Muzaffer Çetingüç
YAZARLAR
17 Aralık 2019 Salı

UZAYLA İLGİLİ KAFA KARIŞTIRICI SORULAR

Komplo teorilerine ve safsatalara meraklı insanlar, abur-cubur bilimsel yalanların (junk science) müşterileri olur. Ruhun bir kütlesi (21 gram) olduğu, ölen insanın bedeninden çıkıp başka bedenlere girdiği (reenkarnasyon), ruhların fotoğraflarının çekildiği, yogilerin uçtukları (levitasyon), metallerin büküldüğü (telekinezi), uzaydan deprem tetiklendiği (Haarp), insanların zehirlenmesi için uçaklardan bırakılan toksik maddelerin bulut izleri yarattığı (Chemtrail), cin hikâyeleri, uğursuzluk masalları, büyü yapılarak istenen şeylerin olduğu, rüya, fal ve burçların gelecekten haber verdiği… gibi iddialar hepimizin kafasını karıştırır. Bütün bunların dinsel (?) ve bilimsel (!) referanslar bulabilmesine önceleri şaşırıyorduk, artık kanıksadık...

Yaşamımızın her alanına giren safsatalara havacılıkta da rastlanır. Bermuda Şeytan Üçgeninde gemilerin ve uçakların kaybolduğu, Dünyanın tepsi gibi düz olduğu, UFO’ların cirit attığı, karadeliklerde Güneş sisteminin yutulacağı, Ay’a gidilmediği, astronotların Ay’da ezan sesi duyduğu gibi yalan yanlış veya paranoyakça haberler çeşitli kanallardan ateşlenir. Bunlara dayalı olarak üretilen sorular da kafalarımızı karıştırır…

1- Uzaylılar Dünyaya gelip gidiyorlar mı?

Mısır, Maya ve İnka gibi eski medeniyetlerden kalan şaşırtıcı mimari eserler ve müthiş astronomik bilgilerin Sirius gezegeninden gelen uzaylıların işi olduğu, Orion yıldızlarından gelen Gri’lerin zaman zaman göründüğü, eski Roma’dan bu yana uçan dairelerin (Flying Saucer, Unidentified Flying Objects-UFO) gelip gittiği söylentileri havada uçuşur. Uzaylıların barış getirmek isteyen dost varlıklar olduğu da, Dünyayı istilâ edeceği teorileri de gizemli sohbet konuları olmaya devam etmektedir. UFO gördüğüne yemin eden naif insanlar, pilotlar ve kanıtlar sunan gruplar da vardır; bunu bir rant kapısı olarak kullananlar da vardır. Uzaydan gelen yaratıklara ait gerçekliği şüpheli fotoğraflar servis edilirken, cesetlerinin ABD’de saklandığı gibi bilgiler sızdırılır…

1968 yılında piyasaya çıkan Erich von Daniken’in ‘Tanrıların Arabaları’ isimli kitabı herkesi sarstı, sadece ülkemizde 70 baskı yaptı. Yazarın kitapları Dünyada 67 milyon satış rakamına ulaştı. Daniken, evrende yalnız olmadığımızı, binlerce yıldır Dünya dışından gelen yabancıların kendi türlerini evrene yaymak istediklerini iddia etmekte idi. Bunları Tanrı sanan insanların sözlerini kutsal kitaplarda, figürlerini eski taş kabartmalarda (astronot ve roket benzeri şekiller olarak) bulmakta idi. Hitit ve Urartuların kanatlı tanrı heykelleri ve taş kabartmalarından, Sümer tabletlerinden, Babil yazıtlarından, Mısırlı rahiplerden, Hint efsanelerinden ve Heradot’dan referanslar vermekte idi. Antik destanlardaki ateş arabaları, uçan atlar, Peru’daki Nazca çizgileri, Şili’deki 80 ton ağırlığında Maoi heykelleri, insan gücüyle ve çok kısıtlı mimari bilgilerle yapılması olanaksız Mısır piramitleri, bu teorinin dayandığı diğer kanıtlardı…

Bilimsel konuları basitleştirerek halkın anlayacağı biçimde sunan popüler bilime (pop-science) karşı değiliz; ama yalan/uydurma/sahte bilime (pseudo-science, ilm-i kâzip) itirazımız vardır. Böylesi gizemli konulara meraklı insanlar Daniken’in iddiaları karşısında heyecan duyarken, bilim adamları alaycı yaklaşmakta ve kesinlikle reddetmekteydi. Dîni çevrelerden de itirazlar geldi; ilâhiyatın konusu olan Tanrı’nın uzaylı varlık sayılması dîni paradigmyı altüst edeceği için şiddetle karşı çıkıldı. Sonradan Daniken’in birçok sahtecilik suçundan sabıkalı biri olduğu ortaya çıktı; teorisinin, tarihin ve arkeolojik kanıtların çarpıtılmasına dayandığı söylendi (1).

1982 yapımı bilim-kurgu filmi E.T.’de (Extra Terrestrial), uzaydan gelen uçan daireler ve yabancılar (Alien) koca kafalı ve büyük gözlü olarak görselleştirilmiş; böylece bunun olabilirliği naif insanların beynine işlenmişti. Zaten ABD-Las Vegas yakınlarında Nevada Çölünde insanların yaklaşmasına bile izin verilmeyen yasaklı 51. Bölge (Area 51) efsanesi vardı. Nellis Hava Üssünün yer altındaki tesislerinde Dünya’ya gelen uzaylıların tutulduğu, cesetlerinin incelendiği ve UFO araştırmalarının yapıldığı şayiaları gazetelerde sürekli haberleştiriliyordu. (Aslında burada dairevi kanatlı uçaklarla yeni uçuş deneyleri yapılmakta olduğu; bunu görenlerin uzaylılarla ilgili kanıt yakaladıklarını sandıkları da söylenmektedir). 1947 yılında düşen bir uçan daire olayına ait gazete haberleri ve enkaz fotoğrafları bağlamında; bazı insanların UFO’larla kaçırıldığı, DNA’larının değiştirilerek yeni bir soy üretildiği gibi şehir efsaneleri de yayılmıştır... Böylesi gizemli konular kafalarımızın bir köşesine kuşku tohumları atmaktadır; ilginç olan şudur ki, bunlara inananların sayısı saçma bulanlardan fazladır...

2018 yılında ise NASA’da görevli bir bilim adamı olan Silvano P. Colombano’dan ilginç bir iddia geldi: “Decoding Alien Intelligence” konferansında, uzaydaki akıllı yaşam formlarının Dünyayı ziyaret etmiş olabileceğini söylemekteydi. Bu ‘son derece küçük ve zeki varlıkların’ bizim gibi karbon temelli yaratıklar olmadığını, bildiğimiz teknolojinin çok ötesine geçmiş ve yıldızlar arası yolculukta ustalaşmış olabileceğini de iddia etti (2). Daniken bilim adamı değildi, ama Colombano NASA bilim adamıydı! Akademik çevreler bu iddiaya mesafeli yaklaşıyorlar, ama bizim kafalarımız bir kez daha karışıyor…

2- Ay’a gidilmedi mi?

Uçakların nasıl uçtuğunu bile anlayamayan naif insanların Ay’a inildiğine inanmamaları mazur görülebilir. 2019 yılında bile Amerikalıların %6’sı halâ bu fikirdedir (3). Ama belirli kültür düzeyindeki bazı insanların Ay’a gidiş ve orada yürüme görüntülerinin kurmaca olduğunu, Arizona Çölündeki bir stüdyoda çekildiğini iddia etmeleri şaşırtıcıdır. 1997 yılında James Collier isimli birisi Ay'a gidişin yalan olduğunu ve NASA'nın herkesi kandırdığını anlatan bir belgesel (!) çekmiş, adını da "Apollo Moon Hoax - Was It only a Paper Moon?" (Apollo Kandırmacası, Kâğıttan Ay mı?) koymuştu. ‘Kâğıttan Ay’ sözü, eski bir şarkıya (It's only a paper moon) atfen yapılan bir yakıştırmaydı. O yıllarda bazı gazetelerde E.Aldrin’in ‘Ay’a gitmediklerini itiraf ettiği’ gibi asparagas haberler manşette yer almıştı. Bu yalanlar Aldrin’i sinirlendirmiş olsa gerek ki, 2002 yılında bir TV programında; Ay’da yürüdüğünü İncil üzerine yemin ederek söylemesini isteyen, yalancı ve korkaklıkla itham eden filmci ve komplo teorisyeni Bart Sibrel’i yumruklamıştı (3).

Ay’da çekilen fotoğraflarda yıldızların neden görünmediği, bayrağının rüzgâr olmadığı halde nasıl dalgalandığı gibi (basit yanıtları olan) paranoyakça sorularla bilim adamlarını köşeye sıkıştırdıklarını sandılar. (Bayrak, görünsün diye telle dikleştirilmişti). Neil Armstrong’un “İnsanlık için büyük bir adım” sözlerini “İnsanlık için büyük bir yalan” olarak çarpıttılar. Fox TV’de 2001 yılında yayınlanan “Komplo Teorisi: Ay’a Gittik mi?” programı büyük sansasyon yarattı (4). 11 Eylül 2001 günü New York’taki İkiz Kulelere yapılan intihar saldırılarının, bazı askeri ve siyasi hamlelere zemin hazırlamak için ABD derin devletinin operasyonu olduğunun iddia edilmesi gibi; Ay’a inişin de yalan olduğu söylenmektedir. ‘Her kör atın bir kör alıcısı olduğu’ metaforu burada da geçerlidir ve böyle safsataların saf inananları bulunur. Eğer ABD psikopolitik bir üstünlük sağlamak amacıyla böyle bir sahtekârlık yapmış olsaydı, olayı dikkatle izleyen Rusya, Çin ve Avrupa ülkelerinin ve hattâ ABD içindeki namuslu bilim ve medya insanlarının itirazlarını kimin engelleyeceğini düşünmezler. Belki de düşünürler ve bilirler; ama insanların gizemli konulara olan zaafını da bildikleri için, bunu ranta dönüştürme yolunda yeni senaryolar üretmeye devam ederler…

3- Jules Verne’inki ile Apollo-11’in Ay’a yolculuğu arasındaki benzerlikler ne demek oluyor?

Jules Verne’in uzay kapsülünün adı Columbiad, Apollo-11’in kapsülü Columbia idi. Verne’in kapsülünün boyutları ile Apollo’nun boyutları neredeyse eşitti. Her ikisi de 27’nci enlemde Florida’dan fırlatılıp dönüşte Pasifik Okyanusuna inmişti. Her ikisinde de 3’er uzay adamı vardı. Verne’in kapsülünün ilk hızı saniyede 10.800 metre, Apollo-11’in 3. kademe motorlarının hızı da 10.660 m/sn idi. Columbiad’ın Ay’a varışı 97 saat olarak hesaplanmış, Apollo-11 ise 103 saatte varmıştı… Komplo teorisyenlerinin hep yaptıkları şey, detaylardaki benzerlikleri bulup benzemezlikleri göz ardı ederek buradan abartılı yorumlar üretmeleridir. Hâlbuki uzay kapsüllerinin adlarındaki yakınlık, büyük olasılıkla Apollo projesindeki yetkililerin Jules Verne’e selâm göndermesiydi. Verne bir hukukçu olmasına karşın belli ki bu konulara çok kafa yormuş, çağının bilim adamlarından uzay fiziğiyle ilgili bilgiler almış ve romanında bunları kullanmıştı. Zamanının bilimsel doğrularıyla 100 yıl sonraki bilgilerin örtüşenleri olduğu gibi örtüşmeyenleri de olması normaldir. Apollo-11’in Ay’a gitmediğini ve J.Verne’den kopya çekildiğini ima eden teoriler doğru olsaydı, şüphe çekmemek için kasten senaryo değiştirilir, en azından kapsüle farklı bir isim verilirdi…

4- Uzay çalışmaları gerçekten bilimsel amaçlı mı?

Her ne kadar bazıları uzay çalışmalarının yararını tencere ve tavalarda kullanılan teflon’a indirgeyerek alaycı yaklaşsalar da, buradan gelen bir çok buluş ve teknolojiler vardır. Sanayi ve tıptaki bazı gelişmeler uzay çalışmalarından sağlanmıştır. Örneğin, uzay teleskopu için tasarlanan bir detektör akciğer tümörlerinin tanısında kullanılmaktadır. Ani çocuk ölümü olgularında solunum durmasını uyaran özel bir bebek pijaması, astronotlar için yapılan ve sensörlerin bulunduğu akıllı bir kumaştan üretilmiştir. Elektronik mobil araçlarla telefon, faks, internet sinyalleri almak ve göndermek için kullanılan mikroişlemci, uzay uydularıyla iletişim araştırmaları sürecinde geliştirilmiştir. Buzlanmayı önleyen bir solüsyon da NASA bilim adamlarının buluşuydu ve bugün sadece uçakların kanatlarında değil, otomobil camlarında da kullanılmaktadır. Uzay araçlarının ısı yalıtımında ve kızılötesi ışınlardan korunmasında kullanılan hafif metal örtüler günlük yaşama (kamp çadırlarına kadar) girmiştir. Uzayda gıda üretimi için geliştirilen yöntemler, Dünyadaki tarımsal üretimde toprak, su ve böcek ilacı kullanımını çok azaltarak önemli gelişmeler sağlamıştır. Uzayda kullanılan Rover araçlarının özel probları ile yaptığı toprak analizleri Dünya toprağı için de kullanılmaktadır. Bunlar gibi daha yüzlercesi vardır: Su arıtma cihazları, güneş enerjisiyle elektrik elde etme, duman detektörleri, hava araçlarının 3 boyutlu rotalarını tanımlayan bilgisayar programı, uçaklarda dışarıdaki hava koşullarını gösteren cihazlar, uzay lazeri, hava temizleme aygıtı, astronotların yiyeceklerinin dondurularak kurutulması, itfaiyeciler için yanmayan elbiseler, vs. (5).

Bilim insanlarının yerçekimsizlik ve radyasyon ortamlarında yaptıkları hayvan deneyleri sayesinde, uzaya giden ve oralarda uzun süre kalacak olan insanların nasıl tehlikelerle karşılaşacakları, hangi önlemlerin işe yarayacağı belirlenmeye çalışılıyor. Ay Üssü projesini, Dünyanın uğrayabileceği büyük bir felâket durumunda kaçış noktası olan Mars’a gitmenin ara lojistik istasyonu olarak plânlayanlar da vardır. İyimserler, bütün bu araştırmalar yapılmasaydı Dünya ötesiyle ilgili pek çok bilinmezle baş başa kalacağımızı düşünüyorlar.

Dünya’nın süper güçlerinin politikacıları ile askeri uzmanlarının motivasyonları başka, naif bilim insanlarının motivasyonları daha başkadır. Uzaya dair büyük bir merakla (tecessüs) riskli araştırmalar yapan bu insanlar, Everest’e tırmanırken veya kutuplara varmaya çalışırken canını yitirenler gibidirler. Bilinmeyeni ve cevapsız olanı öğrenme/anlama/keşfetme ruhu içindedirler. Eriştikleri bilgi ve tekniklerin başkalarınca kötüye kullanılması onların günahı değildir...

5- Uzay çalışmalarının amacı başka mı?

Birçok yazar ve bilim insanı, yüz milyarlarca dolara mal olan uzay çalışmalarının bilimsel araştırma ve barışa katkı yönünün göstermelik olmaktan öteye geçmediğini; izlediğimiz şeyin, Amerika ile Rusya arasındaki teknolojik rekabet ve bilek güreşi olduğunu ileri sürmektedirler. Apollo-8’in kumandanı Frank Borman da bunu doğrulamış; uzaydaki sembolik başarıların Sovyetlerle girişilen soğuk savaş stratejilerinin uzantısı olduğunu söylemişti (6). Bu tespitten 50 yıl sonra 2019 yılı Ağustos ayında ABD’nin kurduğu Uzay Kuvvetleri Komutanlığı’nın işlevini Başkan D. Trump, ‘Dünya’nın yörüngesinde ABD'nin çıkarlarını ve uydularını hedef alan saldırıları önlemek’ olarak açıkladı. (Tabii ki, uzaydan başka ülkelere saldırı niyetinden söz edilmedi). Dünya’ya yönelen büyük göktaşlarını çarpma öncesinde tahrip etmek; uzayda altın, platin ve belki de çok daha değerli cevherler bulmak gibi amaçlar da olabilir…

NASA’nın 2016 yılındaki çalışan sayısı 18 bin kişi, 2020 için ayrılan bütçesi 20,7 milyar $... Amerikalı astronotların ISS’ye gidiş-dönüşlerinde kullandıkları Soyuz aracı için NASA’nın Roscosmos’a ödediği para 82 milyon $. 1969 yılında iki Amerikalı astronotun Ay’a inmelerinin maliyeti 20 milyar $; 1969-1972 yılları arasındaki 6 Apollo seferiyle 12 astronotun Ay’da yürümesinin karşılığı 100 milyar $... 2024 yılında (son Ay seferinden 52 yıl sonra) yapılması plânlanan yeni Ay seyahatinin maliyeti de 30 milyar $ olarak hesaplanmıştır.

Muhalifler, harcanan milyarlarca doların uzayın derinliklerine uçup gittiğini; asıl amacın psiko-politik üstünlük kurmak ve uzayda askeri hâkimiyet sağlamak olduğunu söylemektedir. İnsanlığın öncelikli sorunlarına (açlık, sağlık, eğitim, barış, çevre, su, vs) harcansa çok daha hayırlı olabilecek bu devasa bütçelerin, ucu açık uzay çalışmalarında tüketilmesinin büyük israf olduğu öne sürülmektedir. Ama insanî gerekçeler, emperyalist ülkelerin uzayda hâkimiyet kurma arzularını durdurmaya yetmemektedir.

6- Uzay turistleri için öncelik para mı?

Turistik uzay yolculuklarında tıbbi riskler sıfır düzeyinde değildir; dolayısıyla uzay turistlerinin fiziksel ve ruhsal sağlıklarının sıkı kontrolü, uzay koşullarındaki fizyolojik ve psikolojik inkapasitasyon durumlarına karşı eğitimleri ciddiye alınmak zorundadır. Ama pratikte büyük paralar ödeyebilen zengin turistlerin uzay uçuşlarına uygunluk değerlendirmelerinin yüzeysel yapıldığı, NASA’nın da Roscosmos’un da fonlarının bir kısmını buradan sağladığı bilinmektedir. Bu yüzden de şu söylem doğru gibi görünür: “Ticari uzay uçuşlarına katılanlar için ‘birinci öncelik sağlık değil zenginliktir’ (Flight opportunities based on wealth, not health)”(7). 2000’li yılların başlarında ilk uzay turistleri 1-2 hafta süreli uçuşlar için 25-35 milyon $ ödemişlerdi. Şu sıralar 3-4 saatlik uzay yolculuğunun ödentisi 250 bin $’dır. Ticari uzay seyahati şirketlerinin düzenledikleri uçuşlarda tıbbi veya psikolojik sorun olasılığı vardır; ancak birisinin yolculukta ölmesinden ya da panik atak, psikoz veya agresif tepkiler göstermesinden sonra ciddiye alınacaktır…

7- Astroloji, uzay çalışmalarının neresinde?

Astronomi ve astrofizik, atmosfer ötesindeki fiziksel olayları; uydu, gezegen, yıldız, galaksi ve nebulaları; bunların dünyamıza ve insanlara olan etkilerini bilimsel metodoloji kullanarak teleskoplarla gözleyen ve inceleyen bilim dallarıdır. Astronomiye yakın bir bilim edasıyla kafaları karıştıran astroloji ise, doğum tarihindeki yıldızların pozisyonlarını referans alarak gelecekle ilgili tahminlerle uğraşan bir sahte bilimdir (8). Tarihi milâttan önceki binli yıllara dayanır. En önemli araçları, burçlar kuşağı (Zodiac) ve bunların gökyüzündeki konumlarına göre hazırlanan doğum horoskopları veya yıldız haritalarıdır. ‘Astrologların belâlısı, yalansavar’ gibi nitelenmeleri olan Tevfik Uyar astrolojiyi, etimolojik olarak ‘yıldız bilimi’ anlamında olmakla birlikte, ne astronomiyle ne de uzay fiziğiyle ilgili, bilimdışı bir safsata alanı olarak görmektedir. Batı ülkeleri üniversitelerinde astroloji kürsüleri olduğu iddiasını da yalanlamaktadır (9). Afaki biçimde belirlenmiş burçlardaki insanlara belirli karakter özellikleri atfedilmesi, kıyamet kehanetleri, vs. palavradır. İşimiz astrologlara kalırsa; şirket yöneticilerinin, bağlılık duygusu olmayan (!) oğlak, kova ve ikizler burçlarındaki elemanları işe almamaları gerekmekte, evlenirken de eşimiz olacak insanın burcuyla bizimkinin uyum durumunu onlara danışmamız gerekir…

Astrologlar eski zamanlarda zenginlere ve krallara gelecekten tahminler sunarak itibar ve para kazanmışlardır. İnsanların böyle ihtiyaç ve zaafları bugün de devam ettiği için olsa gerek astroloji kitaplarının, falcıların ve gazetelerdeki burç köşelerinin müşterileri bitmemektedir. Belki astrolojinin tek yararı, gökyüzünü gözleyerek çizdikleri haritaların, astronomi biliminin biraz da olsa işine yaramış olmasıdır; hepsi bu kadar! İlginçtir ki, astroloji takipçileri astronomiyle ilgilenenlerde fazladır ve astrologlar astronomlardan çok kazanır…

8- Uzaya ilgi azalıyor mu?

Yuri Gagarin’in yörüngede 1,5 saat uçup inmesi, 1969’da N.Armstrong ve E.Aldrin’in Ay’a ayak basması (gidiş-dönüş 8 gün) gibi olaylar Dünyada büyük heyecan yaratıyor, milyonlarca insan TV’lerin karşısına çakılıyor, gazetelerin manşetleri bu haberlerle doluyordu. Amerika-Rusya çekişmesi de, uzayın derinliklerini keşfetmek de coşku yaratıyor, ergenler uzay adamı olma arzusuyla yanıp tutuşuyordu. (1969 yılında 10 yaşında olan Kanada’lı Chris Hadfield, Ay’a inişi izlediği gün uzaya gitme kararını vermişti. Önce pilot, yıllar sonra da astronot oldu, 3 kez uzaya çıktı).

Ancak bu işler giderek kanıksandı, heyecanı kaçmaya başladı. Artık yapılabilecek olanın sınırına dayanıldığı için ve çok büyük harcamalar nedeniyle bütçeler kısıldı. ABD’de son Ay seferinin canlı yayınında TV kanallarının reytingi, o günkü beyzbol maçından daha az olduğu görülünce Apollo projesinin durdurulması gerektiği anlaşıldı (4). 2019 yılına gelindiğinde ise, ABD, İngiltere ve Çin'de 8-12 yaşlarında 3 bin çocukla yapılan bir ankette, uzay adamı olmak isteyenlerin oranı Çin’de %56, İngiltere ve ABD’de %11 bulundu. Bugünün gençlerinin artık ‘Youtuber’ olmak istedikleri anlaşıldı (10)…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Merve Tuğçe
 20 Aralık 2019 Cuma 20:13
Çok güzel bi yazı olmuş hocam. Emeğinize sağlık :)
 Pınar
 20 Aralık 2019 Cuma 10:01
Muzaffer Hocam bu güzel yazı için teşekkürler, çok bilgilendirici. Emeğinize sağlık.
 Faruk Ildız
 20 Aralık 2019 Cuma 06:20
Mükemmel bir yazı. Kutlarım.
 Ömer
 20 Aralık 2019 Cuma 01:36
Hocam elinize emeğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş.
 Nevzat Balaban
 19 Aralık 2019 Perşembe 22:43
Dört dörtlük bir bildiri. Kutluyorum.
 Deep Space
 19 Aralık 2019 Perşembe 22:15
Bu ayrıntılı ve çok emek harcanmış yazı için teşekkürler. Popüler bilim içerisinde uzay ile ilgili birçok konuyu çok güzel özetlemiş.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Airkule